ay dede ay dede senin evin nerede...

Jan 25, 2013

ben babamı istiyodum!

Bu hafta boyunca hasta olduğum için evden çıkamadım ve Kuzey okula babasıyla gitti. Akşam da yine babası alıyordu onu kreşten. Fakat dün akşam kendimi biraz daha iyi hissettiğim hem de dışarı çıkmanın bana da iyi geleceğini düşündüğüm için, babasıyla konuştuk ve anlaştık, akşam ben gittim oğlumu almaya. Ama Kuzey beni görünce gözlerini kaydırdı ve babayı aranmaya başladı, ve babayı göremeyince de çok bozuldu. Yalnızca bozulmakla kalsa iyi, üstüne bir de bana çıkıştı 'neden sen geldin, ben babamı bekliyordum!' diye. O an nasıl hissettiğimi anlatmama gerek yok sanırım, anlamışsınızdır zaten. Zaten anlatabilecek doğru kelimeleri de seçemeyeceğim şuanda. Neyse, bu kısmını şimdilik geçelim... Kuzey babayı göremeyince büyük bir hayal kırıklığı yaşadı ve tabii ki bu hayal kırıklığının faturası da bana patladı. Öğretmeni yetişti yardımımıza, ve Kuzey'i usulca hazırladı dışarı çıkmak için. Kuzeye karşı kendimi çaresiz hissettiğim sayılı anlardan biridir dün akşam kreşte yaşadıklarımız. Ve ben eve gelene kadar sessizliğe gömüldüm kendi içimde. Ne yapmalıyım? Nasıl bir tepki vermeliyim Kuzey'e? Hiç bir şey olmamış gibi mi davranmalıyım? Zira o öyle yapmayı seçti. Beni (istemeden ve farkında olmadan) üzdüğünü anlayınca savuşturmaya çalıştı az önce olup bitenleri. Kendince beni avutmaya çalıştı sonrasında. Bense savuşturamadım incinmiş anne yüreğimi. Eve geldiğimizde bir süre daha sessizce bekledim, yemek hazırlığı yaparken. Kuzey 'seni öpebilir miyim anne?' diye yanıma geldiğinde de, ona duygularımı açıverdim:

- Ben senin babanı beklediğini bilmiyordum Kuzeycim, daha iyi hissettiğim için seni gelip almak istedim okuldan. Babayla planlarınızı bozduysam özür dilerim, ama bana o şekilde davranmana çok kırıldım.
- Ama ben babamı bekliyordum anne...
- Evet tatlım, anlıyorum. Ama benim bundan haberim yoktu.. Kötü davranman gerekmiyordu. Üzüldüm..
- Özür dilerim annecim. Bir daha öyle davranmıycam...

Sarıldık, öpüştük, gönül aldık...

Ben Kuzey'le ilişkimde hep net ve dürüst olmaya çabaladım şimdiye kadar. Kuzey henüz 3 yaşında (neredeyse) ve çoğu zaman benim bu çabamın farkında olduğunu düşünüyorum. Ve bunun ona iyi geldiğini düşünüyorum. Ama dün tereddüt ettim, bu duygumu ona açarken. Ben doğru iletişim kurmak adına konuşuyorum onunla herşeyi. Ama acaba ben bunu yaptığımı düşünürken, o ne düşünüyor? Onun tazecik beyninde ve yüreğinde benim açıkadığım duygularım nasıl bir etki yaratıyor? Çocuklarımıza karşı ağzımızdan çıkan her kelime, gösterdiğimiz her davranış öyle önemli ki! Bu küçük insanı, bugün de bir birey olduğunu unutmadan, yarına hazırlayacak...

Bu sabah onu okula ben götürdüm. Ayrılırken, 'baba gelemezse ben gelirim tatlım, tamam mı?' dedim. O da bana: 'Sen gelebilirsin bugün annecim, ben babamı dün beklemiştim, bugün beklemiyorum' dedi...

Jan 21, 2013

O'na öyle deme, O benim Annem!

Kocacuğumla aramızda fazla kilolarımızla ilgili konuşuyorduk bir yandan da eğleniyorduk. Ben bir ara 'yoksa artık beni beğenmiyor musun?!' dedim şakayla. Kuzey bunu duyunca hemen yanıma geldi ve 'n'oldu anne?' diye sordu bana, ben de 'baba beni beğenmiyormuş tatlım' dedim hiç sonunu düşünmeden. Elbette annesinin biricik kuzusu durur mu, pıtı pıtı gitti babasının yanına hesap sormaya:

- Sen annemi beğenmiyor musun baba?
- Hayır canım, sadece kilo almış biraz, onu söylüyorum.
- Sen neden anneme öyle diyorsun baba. Öyle deme, o benim annem!
- Ben beğenmiyorum demedim, biz biraz kilo aldık ya... kem... küm..
- Olsun, sen gene de öyle deme anneme!
- Tamam canım, çok beğeniyorum ben anneni.
- Hmm, beğen, tamam!

Babayı yola getirdikten sonra da pıtı pıtı geldi sokuldu yanıma hemen. Şu aralar evdeki rekabet tavan yapmış durumda anlayacağınız...

Yine mi okul!

Kuzeycik birkaç aydır alışmış gibi görünüyordu okul düzenine, ya da kabullenmiş gibi. Fakat bugün yine epeyce bir zorlandık vedalaşırken. Hatta öncesinde başladı sızlanmalarımız. Kuzucuğum hafiften ateşli gibiydi geceden. Biraz da süzgün. Sabah uyanır uyanmaz 'yine okula mı gidicez anne?' diye sordu. Ve aldığı yanıttan gayet memnunsuz bir şekilde hazırlanmaya başladı. Bu arada sürekli okula gitmek istemediğini, benimle kalmak istediğini dile getirdi. Hatta en sonunda 'sen işe gitme artık anne' diye de istek yaptı. Okulda da sürdü bu durum tabii. Ayrılmak istemedi Kuzey. Ama en sonunda yine kaderine razı oldu ve tıpış tıpış gitti sınıfına...

Ne zor birşey bu sabah vedalaşmaları. Arada sorgulamıyor değilim, acaba önceliği tümüyle Kuzeyciğe mi vermeliyim?

Jan 18, 2013

Kardeş nefesi!

Hangi oyuncak bir kardeş nefesi gibi huzur verebilir ki çocuğa?

Şu sıralar aklımızda dönüp duruyor bu mesele, yani Kuzey'e bir kardeş meselesi. Mesele değil elbetteki bu, Kuzey'i kardeşsiz bırakmayı hiç düşünmedik zaten. En az iki çocuk dedik durduk ama zamanına bir türlü karar veremedik, ya da tutturamadık zamanını. Üstelik Kuzey de artık sıkça dile getirir oldu kardeş tutkusunu. Acaba artık zamanı mı?

Bu sabah bir yazı okudum: 'Yalnız büyüen çocukların yazgısı...' Tek çocukla yetinmeyi düşünen herkes de okumalı bence. Çok içten ve gerçek bir yazı olmuş. Okuyun lütfen...

Linki: http://blogcuanne.com/2013/01/18/yalniz-buyuyen-cocuklarin-yazgisi/


Jan 16, 2013

Açık renk: Beyaz

Kuzeycik renklerin çoğunu öğrendi, hem de ingilizceleriyle birlikte. Fakat beyazla bir sorunumuz var! Bir türlü beyazı aklında tutamıyor, düşünüp düşünüp açık renk diyor. Açık renk kaldı beyazın adı.

Kardeşsiz yaşıyorum!

2 ay sonra Kuzeycik tam 3 yaşında olacak. Oğluşum büyüyor. Kendini büyüttü, şimdi de bir kardeş istiyor büyütmek için. Annesine yardım edecekmiş, ona mama verecekmiş, onu uyutucakmış, abilik yapıcakmış...


Okula başlayalı 7 ay oldu. Bunun 6 ayında hiç pes etmeden itiraz etti. Hergünümüz ayrı biz hüzünle başlıyor, kavuşmanın verdiği büyük sevinçle son buluyordu. Bir gün itirazdan vazgeçti. Öpüşe koklaşa vedalaştı benimle. Yanaklarım, burnum, alnım, gıdığım, hatta kafamın üstünden bile öptü beni vedalaşırken. Sonra da akşama görüşürüz annecim deyip girdi içeri... Bu kadarmış işte.. Çözdü olayı kendince...

Yılbaşından hemen önce kardeş isteğini dile getirmeye başladı, bıdık. Önce hayıflanmalar başladı: 'Offff, kardeşsiz yaşıyorum ben!', 'keske benim de bir bebeğim olsaydı!', 'anne sen bana bir bebek doğurur musun?'... Zor iş bebek bakmak dedik ama ona da çare buldu Kuzeycik: 'ben yardım ederim, abi olucam ya ben!' Haftabaşında Kuzeyin çıkışına gittiğimde kapıda beni herkes 'Banu hanım, lütfen bu çocuğa bir kardeş yapın' diye karşıladı. Okuldakileri de örgütlemiş anlaşılan. Neler anlattı bilmiyorum bile, daha fazla utanmamak için hiçbirşey sormadan oradan hızlıca uzaklaştım... Bu kadar talep var, bakıcaz artık bir hal çaresine :)...

Jan 15, 2013

Sana ne!


Kuzeycik kendi tercihi üzerine okulda bale dersine katıldı. Aslında biz onu sanat dersine kayettirmiştik, el becerileri gelişsin, hem de hamur yoğurmak hoşuna gider diye. Fakat bizim oğlan birkaç katılımdan sonra sanat dersine gitmeyi reddetmiş ve kendi kendini baleye yazdırmış. Bize de bu karara saygı duymak düştü tabii. Akşamları kuzey bile bale dersi veriyor evde: 'birinci ayak buraya, ikinci ayak buraya, üçüncü ayak buraya, dördüncü ayak burayaaa (ayaklar adım oluyor galiba). sonraa bu ayağını öbürünün yanına kapatıyosuun. eller havayaaa ve eğiliyosun, 1, 2, 3, 4, 5, 6...'


Dün yine bale günüydü, fakat Kuzey bale yapmadıklarını söyledi. Neden diye sordum, 'sana ne' dedi! Çok şaşırdım. İlk defa böyle bir tepki alıyorum oğlumdan ve kulağıma inanamayıp sorumu yineledim. Bu kez de 'sana ne annee!' deyiverdi. Üzüldüm böyle söylemesine ve tabii hemen üzerine fazla düşmeden kısacık bir anne-oğul konuşması yapıverdik oracıkta: 'tatlım neden bana öyle dedin, ben sana hiç öyle bir cevap vermiyorum. Ben seni önemsiyorum o yüzden hep düzgün cevaplar veriyorum. sen de beni önemse lütfen...'